Van’da, hasta tutukluların serbest bırakılması talebiyle TUHAY-DER ve ÖHD Van Şubesi öncülüğünde, 38 farklı kurumun ortak imzasıyla basın açıklaması gerçekleştirildi. Van Sanat Sokağı’nda yapılan açıklamada, cezaevlerinde sağlık hakkına erişimi engellenen mahpusların durumuna dikkat çekildi.
VAN HABER – Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER) ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi tarafından organize edilen etkinliğe birçok sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütü temsilcisi katıldı. “Hasta tutsaklara özgürlük” yazılı pankartın açıldığı açıklamayı, ÖHD Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Murat Özçiçek okudu.
Cezaevlerinde binlerce hasta mahpusun tedaviye erişiminin engellendiğini belirten Özçiçek, Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız ve tarafsız bir kurum gibi hareket etmediğine dikkat çekti. Özçiçek, “Yasalar ve evrensel hukuk ilkeleri uygulanmıyor” diyerek, hasta mahpuslara ilişkin verileri şöyle aktardı:
“Van F Tipi Cezaevi’nde 3, Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 11, Van T Tipi Cezaevi’nde 3, Patnos L Tipi Cezaevi’nde 13, Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevi’nde 10, Trabzon Beşikdüzü T Tipi Cezaevi’nde 13, Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 8, Giresun Espiye L Tipi Kapalı Hapishanesi’nde 9 olmak üzere toplam 70 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu mahpuslardan 21’inin durumu ağırdır. Yapılan tespitlere, hastane raporlarına ve hastalıkların ciddiyetine rağmen, ağır hasta mahpusların infazlarının ertelenmemesi ve tahliye edilmemeleri, yaşam hakkının ihlali boyutuna ulaşmıştır. Ağır hasta mahpuslar gecikmeksizin serbest bırakılmalı ve tedavileri cezaevi dışında sağlanmalıdır.”
‘16 MAHPUSUN ŞARTLI TAHLİYESİ ENGELLENDİ’
Türkiye’de cezaevlerinde hasta mahpusların tedaviye erişiminin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini vurgulayan Özçiçek, “Ağır hasta mahpusların infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliyeleri sağlanmalıdır. Adli Tıp Kurumu’nun tek otorite olma uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır. Şu an bölgede bulunan 26 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir. Bu cezaevlerinde istisnasız tüm mahpusların kurul kararları, ‘pişmanlık’ dayatması nedeniyle olumsuz sonuçlanmakta ve birçok mahpus, şartlı tahliye günü geldiğinde özgürlüğüne kavuşamamaktadır” dedi.
‘ÖCALAN, BARIŞ KONUSUNDA KARARLI İRADE ORTAYA KOYDU’
İnfaz sürelerinin belirsizleşmesinin hem özgürlük ve güvenlik hakkını hem de adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine dikkat çeken Özçiçek, İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihindeki çağrısını hatırlatarak şunları kaydetti:
“Sayın Abdullah Öcalan 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür.”
‘YENİ BİR REFORM SÜRECİ BAŞLATILMALI’
Açıklamanın sonunda devlet kurumlarına sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulunan Özçiçek, hapishanelerdeki keyfi ve ayrımcı uygulamalara derhal son verilmesi gerektiğini ifade etti:
“Bugün Türkiye’de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.”
