AKP eski milletvekili Orhan Miroğlu çözüm sürecinde son günlerde siyasi iklimin biranda değişmesine ilişkin geniş bir yazı kaleme aldı. Miroğlu, “Ademi merkeziyetçilik söz konusu Kürtler olunca nasıl bağımsızlık olarak yorumlanabiliyor” sorusunu sordu.
VAN HABER – 25 ve 26. dönem AKP Milletvekili Orhan Miroğlu, sosyal medya hesabı X’te yayımladığı uzun değerlendirmede Kürt meselesi ve olası askeri müdahale tartışmalarına dair dikkat çeken uyarılarda bulundu.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bölgeye yapacağı ziyarete değinen Miroğlu, “Kürtler Hakkari ve Diyarbakır’da Sayın Bahçeli’yi misafir edecekleri günü beklerken siyasi iklim bir anda değişti! Şaşırmıyoruz elbette, bu iklime ise sürece en çok karşı çıkanlar seviniyor, destekleyenler ise üzülüyor!” ifadelerine yer verdi.
‘Bütün engellemelere rağmen sürece kamuoyu desteği yüzde 70’
Miroğlu şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sürece kamuoyu desteği bütün engellemelere rağmen %70’leri bulmuşken; askeri müdahalelerin gündeme gelmiş olmasına üzülmemek elde değil!
Öcalan muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde Rojava’nın kırmızı çizgisi olduğunu söylememiş mi, ya da söylemiş de, muhatapları kervan yolda düzülür deyip geçmişler mi, nedir?
Ademi- Merkeziyetçilik talebi, Kürtler söz konusu olduğunda neden bağımsızlık anlamına geliyor?
Meclis’te ve komisyon huzurunda eski bir meclis başkanı ve başbakan tarafından dile gelen bir talep, Suriye’de nasıl bağımsızlık talebi anlamına geliyor!
Şara yönetimine Türkiye’nin sunabileceği ve örnek almasını isteyeceği model demokrasiden ve ademi merkeziyetçi modelden başka nedir?
‘İmralı kapısını 10 yılda bir çalmak neden’
“Kürt anasını görmesin” diyorsanız, iyi de bu çağda, bu zamanda nereye kadar?
Yok Kürt anasını görsün ama bu Öcalan ve PKK’yla olmasın diyorsanız, o halde İmralı’nın kapısını on yılda bir çalmak neden?
‘Mesele basit bir silah bırakma değil’
Meselenin basit bir silah bırakma olmadığını PKK’nin geçmişine karşılık bir gelecek talep ettiğini devlet bilmiyorsa kim bilecek?
‘Askeri bir çatışma yerel ile sınırlı kalmaz, küresel boyut kazanır’
Elbette üzülüyoruz, hiç bir şekilde yerelle sınırlı kalmayacak, anında küresel bir boyut kazanacak olan askeri bir çatışmanın yereldeki herkese kaybettireceğini ve bölgeyi baştan başa etkileyerek, bin bir çaba ve emekle yaratılmış bir çok şeyin buharlaşıp yok olacağını görüyor ve derin bir üzüntü duyuyoruz!
1984 Eruh Şemdinli baskını Kürt meselesinin son elli yılını belirleyen bir milat oldu!
Bu tarih elbette devlet ve PKK arasında yaşanan bir tarihten ibaret değil, bölgeyi, bölge halklarını, ama en çok da Kürt- Türk ilişkilerini, Türkiye’nin başta ABD olmak üzere Batı’yla ve Asya’yla ilişkilerini etkileyen bir tarih!
‘Askeri çatışmalar yeniden gündeme gelirse İsrail bir parçası olur’
İsrail’in bu tarih içinde oynadığı misyonun gündeme bile geldiğini hiç hatırlamıyorum, çünkü yoktu!
Ama askeri çözüm arayışları yeniden gündeme gelirse, İsrail bu sürecin bir parçası olacak ve bunun önüne geçmek mümkün olmayacak!
‘Gazze’de durdurulamayan İsrail, Kürtlerle çatışarak Suriye’de nasıl durdurulur’
Gazze’de durdurulamayan İsrail, Kürtlerle yeniden çatışarak Suriye’de nasıl durdurulacak?!
Suriye ve Türkiye’nin askeri işbirliği yaparak SDG’yi tasfiye etmeyi amaçlayan bir askeri operasyonun sonuçlarını şahsen ne düşünmek ne hayal etmek istiyorum!
Kürt meselesi; ilk cümlesi, bir türlü kurulamayan ve kurulamadığı için başlanılamayan iddialı ama henüz yazılmayı bekleyen bir romandan farksız!
Ne yazarsanız yazın eğer bu meselenin tarihi, siyasi ve insani hafızasından gelmişseniz ve tanıklığınız; siyasi istikbal ve iktidar hesaplarına, Erbil, Diyarbakır, ve İstanbul’daki şantiyelerinize, banka mevduat hesaplarınıza değil, yaşadıklarınıza ve vicdanınıza bağlı bir tanıklıksa, sizi ilk cümlelerin hiç biri memnun etmeyecek, bir şeylerin eksik kaldığını açıkça fark ettiğiniz cümlelerle baş başa kalacaksınız!
‘Yüzyıldır Kürt meselesi tarif edilemediği için çözümün ne olacağına karar verilemiyor’
Kürt meselesini yüzyıl boyunca tarif edemediği için, çözümün ne olabileceğine karar verememiş bir devletin tedirginliğini, korkularını, endişelerini geride bırakması elbette kolay olmuyor, olmayacağını görüyoruz.
Tarih beklemez ama, o bir çok şeyi değiştirerek ve her defasında aynı suya iki kere girilemeyeceğini göstererek yoluna devam eder.
Daha kuruluşta inkar etmek yerine tanıma ve tanımanın kabulü olabilseydi yüzyılın sonunda bugün konuştuğumuz meselelerin hiç birini konuşmayacaktık.
PKK, inkarın neticesi ve sonucudur.
Şimdi, kendini feshetmiş ve silahları yakmışken Suriye’de başlayacak askeri bir çatışma veya müdahale, demokratik şansı kullanma imkanlarını bir anda yok edebilir!
‘Suriye ayrı, Türkiye’deki süreç ayrı değildir’
Bazı masa başı yorumcularının iddia ettiği gibi Suriye Dosyası ayrı, Türkiye’deki süreç ayrı değildir.
Yeni bir çatışma süreci elli milyon Kürd’ün içinde bulundukları devletlere karşı umutlarını, bir arada yaşama iradesini yavaş yavaş tüketerek, geride herkesin başının çaresine baktığı ve her şeyi mübah gördüğü bir zamana bırakabilir!
Aman ha!”