İHD Van Şubesi, Rojin Kabaiş soruşturmasının etkin yürütülmesine yönelik yaptığı basın açıklamasıyla yetkililere çağrılarda bulundu.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ), öğrencisi Rojin Kabaiş’in 27 Eylül 2024’te kaybolduktan 18 gün sonra Mollakasım Sahilinde cenazesinin bulunmasının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Kabaiş’in şüpheli ölümü henüz aydınlatılamadı.
Üniversite öğrencilerinin kampüs içinde her gün eylem yapmasının yanı sıra Van’da bulunan Sivil Toplum Örgütleri her gün yaptıkları açıklamalarla bu şüpheli ölüme dikkat çekerek adalet çağrısında bulunuyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi de yaptığı açıklamayla Rojin’in şüpheli ölümüne dikkat çekerek, yetkilileri yapılan ihmaller üzerinden eleştirdi. İHD Van Şubesi adına açıklama metnini okuyan İHD Van Şube Yöneticisi Ayten Kıran, “Rojin Kabaiş’in dosyası, tıpkı benzer kadın ölümlerinde olduğu gibi 1 yıldır sürüncemede bırakılmıştır. Dosyanın sürüncemede bırakılmasına gerekçe olarak intihar şüphesi öne sürülmüş, bu değerlendirme soruşturmayı daraltan ve olası fail ya da faillerin korunmasına yol açan bir yaklaşım haline getirilmiştir,” dedi.
“Eksik veya şüpheli incelemeler”
Kıran, açıklamanın devamında şunları aktardı: “Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporlarda, eksik veya şüpheli incelemeler neticesinde fail lehine delil oluşturulduğu, kadınların yaşam hakkına yönelik ihlallerin görünmez kılındığına ilişkin örnekler sıklıkla gözlemlenmektedir. Bu durum, Adli Tıp Kurumunun uygulamalarının, eril yargı anlayışını ve cezasızlık politikasını güçlendiren bir araç haline geldiğini; dolayısıyla kadın cinayetlerini dolaylı biçimde meşrulaştıran ve yaygınlaştıran bir etki yarattığını göstermektedir.”
“Yaşam hakkı güvence altına alınmalı”
Kıran: “Türkiye Cumhuriyeti’nin İstanbul sözleşmesinden çekilme kararının ardından, kadınlara yönelik koruma mekanizmalarının zayıfladığı, devletin kadınları şiddetten koruma ve yaşam hakkını güvence altına alma yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediği görülmektedir. Bu cezasızlık pratikleri; kadınların yaşam hakkı, adalete erişim ve etkin soruşturma haklarını ihlal etmektedir.”
“Şiddetin etnik ve cinsiyetçi hâli”
Son olarak bölgede yaşanan kadın cinayetlerine dikkat çeken Kıran, “Özellikle Kürt coğrafyasında kadınlar, etnik ve cinsiyet temelli şiddetin kesiştiği bir alanda yaşamaktadır. Devlet mekanizmaları ve Adli Tıp Kurumu, kadın ölümlerinin gerçek nedenlerini ortaya koymak yerine, failin korunmasına hizmet eden raporlar üretmekte ve aileleri yıllarca adalet beklemek zorunda bırakmaktadır,” dedi.
Kıran, bu çerçevede; kamuoyuna, Adalet Bakanlığı’na, Adli Tıp Kurumu’na, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na, barolara, kadın hakları merkezlerine ve tüm sivil toplum kuruluşlarına yaptıkları çağrıda taleplerini şu şekilde sıraladı:
1-Rojin Kabaiş dosyası başta olmak üzere tüm kadın ölümleri dosyalarının derhal ve etkin şekilde soruşturulması sağlanmalı,
2-Şiddetin, Kadın cinayetlerinin ve işkencelerin belgelenmesinde Adli Tıp Kurumunun tek yetkili merkez durumundan çıkarılmalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda bağımsız hekim ve hastane raporlarının da delil olarak kabul edilmesi yönünde tereddüde yer bırakmayacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalı,
3-İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalansın, kadınların korunma ve yaşam hakkı güvence altına alınmalı,
4-Cezasızlık politikalarına son verilmeli, kadın cinayetleri fail ve devlet sorumluluğu bağlamında görünür kılınmalıdır.