Yapay zeka hayatımıza her geçen gün daha fazla entegre olurken, ses teknolojilerindeki gelişmeler dikkat çekici bir dönüm noktasına ulaştı. PLoS One dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, insanların yapay zeka tarafından üretilen seslerle gerçek insan seslerini ayırt etmekte giderek daha fazla zorlandığını ortaya koydu.
Euronews’de yer alan habere göre; araştırmada katılımcılara, yarısı gerçek insanlara ait, diğer yarısı ise yapay zeka tarafından üretilmiş toplam 80 farklı ses örneği dinletildi. Yapay zeka kategorisinde hem sıfırdan oluşturulmuş jenerik sesler hem de gerçek insan seslerinden klonlanmış örnekler yer aldı. Katılımcılar, sesleri güvenilirlik ve baskınlık açısından değerlendirdi.
Sonuçlar çarpıcı
Jenerik AI sesleri genellikle sahte olarak fark edilebildi. Ses klonları ise büyük oranda gerçek sanıldı ve örneklerin %58’i gerçek olarak değerlendirildi. Buna karşılık, gerçek insan seslerinin yalnızca %62’si doğru şekilde tanındı.
Londra Queen Mary Üniversitesi’nden psikoloji uzmanı Dr. Nadine Lavan, yapay zeka seslerinin özellikle klonlanmış versiyonlarının artık insan kulağı için “doğal ve inandırıcı” hale geldiğini vurguladı. Lavan, bu denli gerçekçi sesler üretmek için ileri teknik bilgiye veya yüksek maliyetli yazılımlara gerek kalmadığını da belirtti.
Dolandırıcılık ve kötüye kullanım riski
Ses klonlama teknolojisi yalnızca yaratıcı alanlarda değil, kötüye kullanım açısından da ciddi endişeler doğuruyor. Sosyal medya paylaşımlarındaki ses kayıtlarını taklit eden dolandırıcılar, özellikle yaşlı bireyleri hedef alıyor.
Portsmouth Üniversitesi’nin verilerine göre, 75 yaş üstü kişilerin üçte ikisi telefon dolandırıcılığı girişimiyle karşılaşıyor ve bu girişimlerin yaklaşık %60’ı sesli aramalarla gerçekleşiyor.
Ünlülerin ve politikacıların sesleri de izinsiz biçimde kullanılıyor. Geçtiğimiz yıl Scarlett Johansson, ChatGPT’de kullanılan bir sesin “ürkütücü derecede kendi sesine benzediğini” belirterek tepki göstermişti.
Etik sorumluluk ve düzenleme çağrısı
Dr. Lavan, yapay zeka geliştiricilerinin etik uzmanlar ve yasa yapıcılarla iş birliği içinde çalışması gerektiğinin altını çizdi. Seslerin mülkiyeti, rıza ve kimlik hakları gibi konuların hızla gelişen teknoloji karşısında yeniden tanımlanması gerektiğini ifade etti.